Tuğçe Evirgen Hakkında 

Tuğçe Evirgen (1991, Lansing, MI) Sabancı Üniversitesi'nde Görsel İletişim Tasarımı okuduktan sonra San Francisco'da Görsel Efektler üzerine yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Lisans eğitimi sonrasında resim pratiğini geliştirerek tuval üzerine mürekkep ve akrilik çalışmalarını illüstratif skeçler olarak kağıt üzerine aktarmaya başlamıştır. Kendi kişisel tarzını farklı temalarda çizgiler üzerinden geliştirmiştir. İşlerindeki çizgilerin kullanımı zamanla kişisel tarzını oluşturmuştur. Çizgilerini, varlıklar,varlıkların arasındaki bağlar ve bu bağlar arasındaki iletişimi ifade edici araçlar olarak kullanmıştır. Bu pratik zamanla daha geniş bir sorgulamaya evrilerek, benliği düşüncelerle tanımlayan, zihnin kendi varlığımızla aramızda duran en büyük engel olmasına ve varoluşumuzdan uzaklaşmamıza neden olan Batı Felsefesinin "Düşünüyorum, öyleyse varım" temeline inmiştir.

Bu sorgulamanın bir sembolü olarak sanatçının ilk önce estetik kaygılarla kullanmaya başladığı çizgiler bu sorgulamayı betimlemeye başlamıştır. Evirgen’in ‘Lines in Minds’ ismi altında topladığı bu çalışmalar, düzenli olarak yaptığı meditasyon pratiği ile detayları daha net gözlemlemesiyle sanat üretimindeki yerini daha kapsamlı bir alana doğru ilerletmiştir.

Sanat pratiğinde sorgulamaktan sıkılmadığın soru/tema nedir?

Batı felsefesinin öncesinde "Düşünüyorum, öyleyse varım" temelinde başlayan ve şu anki dünya düzeni, kapitalizmin etkisi ile benliği düşüncelerle ve dış olgularla tanımlayıp benliğimizden, bedenimizden ve realitenin ‘an’ından uzaklaşmamıza neden olmasını ve illüzyonik, varsayımlara dayalı bir ‘overthinking bubble’ı gibi gereğinden fazla düşünme döngüsüne girmemize neden olmasını ve bu gereğinden fazla düşünmenin psikolojisi üstündeki etkisini sorguluyorum. 

Sanat üretimini 3 kelime ile açıklar mısın?   

Sembolik, içsel, incelikli. 

'Lines in Minds' serisindeki çizgiler neler ifade ediyor?

Aşırı düşünme ve bunun insan psikolojisindeki etkilerini sorgularken, ilk önce estetik kaygılarla kullanmaya başladığım ve sonrasında gittikçe sorgulamamın sembolüne dönüşen birbirine giren ve karmaşıklaşan çizgilerle bu sorgulamayı betimlemeye başladım. ‘Lines in minds’ ismi altında toplamaya başladığım bu çalışmalar, düzenli olarak yaptığım meditasyon pratiği ile detayları daha net gözlemleyerek yerini gittikçe daha kapsamlı bir alana doğru ilerletiyor.

Tasarımcı olarak ilham aldığın figür kim?

Saul Bass

Daha önce nerelerde yaşadın? Sanatsal üretimine nasıl etkileri oldu?

4 yaşımda ailemle beraber Amerika’dan Türkiye’ye taşındım. 2015 senesinde de yüksek lisans programı için Türkiye’den San Francisco’ya geldim. Bu süreçte uzakta olmak, alışkanlıklardan uzaklaşmak ve bu değişim işlerime oldukça yansıdı. Kendi kendime kaldığım bu zamanda iç duygularımın yansımasını işlerime de oldukça yansıttığımı görmeye başladım 

 Şu an San Francisco’da yaşıyorsun. Oradaki sanat dünyasından nasıl izlenimlerin oldu?

San Francisco’ya taşındıktan bir süre sonra, açılışının ilk gününden itibaren /(slash) Art Gallery’de tasarımcı olarak çalışmaya başladım. O zamandan beri işim ve eşimin de San Francisco’da sanat okulunda okumasıyla buradaki sanat çevresiyle daha iç içe olmaya başladım. San Francisco küçük bir şehir olmasına rağmen sergi, workshop ve konuşmalar düzenleyen, sanatsal anlamda geniş kapsamlı bir diyalog alanı oluşmasını sağlayan birçok nitelikli sanat galerileri ve kolektifler var. Sanatçılar ve küratörlerle birebir iletişimde olmam da okuduklarımı, sanata bakış açımı ve ifade ediş biçimimi etkiledi.