Sanatçı Röportajı: Tuğçe Evirgen
Çizgiler işlerinin temelini oluşturuyor. 'Lines in minds' ismi altında topladığın işler ne ifade ediyor?
Gereğinden fazla düşünme düşünme ve bunun insan psikolojisindeki etkilerini sorgularken, ilk önce estetik kaygılarla kullanmaya başladığım ve sonrasında gittikçe sorgulamamın sembolüne dönüşen birbirine giren ve karmaşıklaşan çizgilerle bu sorgulamayı betimlemeye başladım. ‘Lines in minds’ ismi altında toplamaya başladığım bu çalışmalar, düzenli olarak yaptığım meditasyon pratiği ile detayları daha net gözlemleyerek yerini gittikçe daha kapsamlı bir alana doğru ilerletiyor.
Sanat pratiğinde sorgulamaktan sıkılmadığın soru/tema nedir?
Batı felsefesinin öncesinde ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ temelinde başlayan ve şu anki dünya düzeni, kapitalizmin etkisi ile benliği düşüncelerle ve dış olgularla tanımlayıp benliğimizden, bedenimizden ve realitenin ‘an’ından uzaklaşmamıza neden olmasını ve illüzyonik, varsayımlara dayalı bir ‘overthinking bubble’ı gibi gereğinden fazla düşünme döngüsüne girmemize neden olmasını ve bu gereğinden fazla düşünmenin psikolojisi üstündeki etkisini sorguluyorum.
Bu sorgulamamın sembolü olarak da, ilk önce estetik kaygılarla kullanmaya başladığım ama gittikçe sorgulamamın sembolüne dönüşen birbirine giren ve karmaşıklaşan çizgileri kullanmaya başladım. ‘Lines in minds’ isminin altında toplamaya başladığım bu çalışmalar, düzenli olarak yaptığım meditasyon pratiği, başka farkındalıklar ve detayları daha net gözlemlememle daha kapsamlı bir alana doğru ilerletiyor.
Sanat üretimini 3 kelime ile açıklar mısın?
Sembolik, içsel, incelikli.
Daha önce hangi şehirlerde yaşadın? Sanatsal üretimine nasıl etkileri oldu?
4 yaşımda Amerika’dan İstanbul/Türkiye’ye geldim ailemle ama bu açık bir bilinçle algılayabildiğim bir zaman değildi.
2015 senesinde Türkiye’den San Francisco’ya yüksek lisans eğitimim için geldim. Uzaklık, alışkanlıklardan uzaklaşmak ve değişimin içinde hissetmek işlerime de oldukça yansıdı. Kendi kendime kaldığım bu zamanda iç duygularımı işlerime de oldukça yansıdığını gördüm.
Şu an San Francisco’da yaşıyorsun. Oradaki sanat dünyasından nasıl izlenimlerin oldu?
San Francisco’ya taşındıktan bir süre sonra, açılışının ilk gününden itibaren/(slash) Art Gallery’de tasarımcı olarak çalışmaya başladım. O zamandan beri işim ve eşimin de San Francisco’da sanat okulunda okumasıyla buradaki sanat çevresiyle daha iç içe olmaya başladım. San Francisco küçük bir şehir olmasına rağmen sergi, workshop ve konuşmalar düzenleyen, sanatsal anlamda geniş kapsamlı bir diyalog alanı oluşmasını sağlayan birçok nitelikli sanat galerileri ve kolektifler var.
Sanatçılar ve küratörlerle birebir iletişimde olmam da okuduklarımı, sanata bakış açımı ve ifade ediş biçimimi etkiledi.
Hayata dair benimsediğin bir motto/felsefe nedir?
İyiyi benimsediğimiz kadar kötüyü de aynı seviyede ve doğrultuda benimsememiz lazım. Etkileşim içinde olduğumuz her şeyin ve bunlardan iyi ya da kötü etkilendiğimiz her durumun öğretisi o kadar değerli ki.
Koleksiyonunu yaptığın objeler var mı?
Elektronik biletler çıkana ve bu heyecan kösteklene kadar, heyecanla aldığım her konser biletini saklıyordum.
Müzik, projelerinde nasıl bir yer kaplıyor?
Özellikle lisede çok yakınımdakilerle başlayan müzik önerileri serüvenimiz hayatımın her anına yayılmaya başladı. Müzik gurusu olan yakın arkadaşımın bize derlemelerinden oluşturduğu Cdleri hazine gibiydi. Arkadaşlarımın müzik piyasasında başarılı grup üyelerinden olmasıyla ve daha geniş çaplı bir perspektiften bakmaya başladım.
Boş zamanlarımda derin olarak grup, müzisyen araştırması yapılabilecek platformlarda zaman geçirmeye başladım. Sesin motion graphics’te çok büyük bir rolü olmasıyla bu araştırma işimle ortak kümede buluşmaya başladı. Bunu kendi tutkumla birleştirerek projeler üretmeye ve müzik sektörü ile birleştirmek istediğim rolüme de zemin hazırlamaya başladım. Bu yönde projeler yapmaya devam edeceğim.
Yüksek lisansını animasyon üzerine yaptın. Bu deneyim hayatına nasıl bir yön verdi?
Bu alana yönelme amacım müzik videolarında animasyon ile güçlü bir hikaye/konsept ve görsel zenginlikle farklı bir dünya yaratabilmekti. Yabancı grup ve müzisyenlerle daha çok görülen bu türden müzik videolarının Türkiye’deki eksikliğini hissediyordum ve bir parçası olmak istiyorum ki, gelecek planlar olarak hala da amacım bu yönde ve bu şu anlık küçük projeler olarak devam ediyor.
Bu tutkumun yanı sıra dizi/film jenerikleri yapmak da kişisel projeler ve tez projem olarak yaptığım başka bir tutkum oldu. Master eğitimimde görsel efektler okuyup bunu motion graphics ile birleştirmiş olmam da, bu yolu derinlemesine belirginleştirdi.
Seni heyecanlandıran gelecek projelerden bahseder misin?
Farklı iki müzisyen ve grup için yapacağım albüm kapak tasarımları yolda. Çizimlerimin yanı sıra eşimle beraber yapmaya başladığımız görsel kimlik oluşturma projeleri New Jersey merkezli Jazz sanatçısı Irwin Hall ile başladı ve başka bir Jazz sanatçısı ile çalışmalarımız devam ediyor.
Gerçekten çok heyecanlı ve minnettar hissediyorum bu olmuş ve olacak projeler için!