Mehveş Leliç Hakkında

Mehveş Leliç (İstanbul.1990) sanatçı ve eğitim görevlisidir. Lisans eğitimini University of Chicago’da politika bilimleri üzerine yapmıştır. Sanatçının sergileri Rotterdam Fotoğraf Festival, Rotterdam, Hollanda; Cosmos Arles,Recontres D'Arles, Arles, Fransa; Ogden Museum, Louisiana, ABD; Filter Photo Chicago, Chicago, ABD; Academy Art Museum, Maryland, ABD; Institute of Contemporary Art Baltimore, Baltimore, ABD; the Istanbul Fotoğraf Galerisi, İstanbul,Türkiye; Akbank Sanat, İstanbul, Türkiye; ve Mamut Art Project, İstanbul, Türkiye'de gerçekleşmiştir. Mehveş Leliç’in işleri National Geographic, Geo Magazine Tükiye, Der Greif, Ain't Bad Magazine, Lenscratch ve Aesthetica Magazine gibi çeşitli basılı ve online mecralarda yayınlanmıştır. National Geographic Kuruluşunun Keşif Konseyi Bursu, Turkish Cultural Foundation Değişim Bursu ve Chicago Şehri Sanatçı Bursu kazanmıştır. Leliç, şu an için ABD’de yaşamakta ve Haziran 2020'de Bard Üniversitesi'nde fotoğraf üzerine yüksek lisans öğrenimine başlayacaktır.  

Ex-Terra Hakkında

Ex Terra serisi insanların iç ve dış mekanlarla oluşturduğu değişken ve içgüdüsel ilişkileri inceler. Negatif sandviçleme ve birleşik fotoğraflama teknikleri fotoğrafı sınırlar, görsel olarak limitli olanı ya da iç mekan gibi potansiyel olarak kısıtlı olanı bozar. İnsanın iç ve dış dünyalarında kalıtsal olarak kalmış, sonradan benimsenmiş, yabancı, içsel veya asimile olmuş olanların görsel tezahürleri nedir? Bu iki dünya birbirine nasıl yaklaşır ve birbirinden nasıl ayrılır? Ex-Terra serisindeki fotoğraflar sürecin kendisi olan annelik ve taşınma gibi kişisel deneyimlerimden ortaya çıktı. Bu deneyimleri tanımlayan ve hatırlatan görsel göstergeleri hayatımda yer edinmiş önemli sahneleri, nesneleri ve sembolleri birbirlerinin üzerine yerleştirdim. Ex-Terra’da bahsi geçen iç ve dış dünyaları birbirlerinin içine katarak akıcı ve bileşik geçişleri ifade etmeyi amaçladım. 

Ex-Terra serisi, insanların iç ve dış mekanlarla oluşturduğu ilişkileri inceliyor. Bu ilişkileri hangi açılardan ele aldın?

Bu seride iç mekana adledilen bazı duyguları irdeledim. Ev kavramının ihtiva ettiği huzur önemli bir duygu, ancak bilhassa bu duyguyu sekteye uğratan; arzu, idealleştirme ve barınma gibi konular odak noktam haline geldi. Dış mekanı nasıl deneyimlediğimizi ve eve dönmenin bu deneyimleri nasıl hafiflettiğine dair konuları irdelemeye çalıştım. Sorgulamalarımdan biri de dış mekanların göz korkutuculuğu üzerineydi. Araba kullanmayı 20’li yaşlarımın sonunda öğrenmiş biri olarak bu seri üzerinde çalıştığım süreçte dış mekanları yaya olarak ya da toplu taşıma aracılığıyla deneyimliyordum. Şu an pek de yaya dostu olmayan bir şehirde yaşıyorum. Günlük hayatımda evden çıkıp başka bir iç mekan olarak sayabileceğimiz arabaya bindiğim için iç ve dış mekanın ikili yapısı şu anki durumda bana uzak bir fikir gibi geliyor.

Seneler içerisinde sanat pratiğinin nasıl geliştiği üzerine genel bir değerlendirme yapacak olursan, bu süreçte dönüm noktası olarak adlandıracağın bir sergi ya da proje var mı?

Fotoğrafa her zaman ilgi duymuştum. Erken yaşta, lisedeyken bu alanda dersler alma şansım oldu. Üniversite döneminde birçok öğrenci yayımlarında çalıştım ve kısa zaman içerisinde belgesel fotoğrafçılığı başta olmak üzere çeşitli projeler için farklı ülkelere gittim. Belgesel fotoğrafçılık, kavramsal sanat, güzel sanatlar gibi alanların kategorizasyonunun anlamını kaybettiğini düşünsem de bu yolculuklara bir görev için gittiğim için bu durum bana fotoğrafta açıklayıcı bir bakış açısının peşinde olduğumu hissettirdi.

2015 senesinde Fourwinds, Provence’ta bir sanatçı rezidansına gittim. National Geographic için çalıştığım uzun soluklu bir proje sonrasında, fotoğrafta temsilin gerçekliği hakkında yakalayabileceğim yeni ipuçlarının peşinde olduğum bir geçiş dönemindeydim. Aynı zamanda yeni doğum yaptığım için hayatımla ilgili temel değişimlerin de içinden geçiyordum. O sırada fark etmemiş olsam da zaman içerisinde benim için uzun vadeli yörüngede yeni serileri oluşturacak olan birbiri üstüne bindirme tekniği ile çalışmaya başladım.

Ev fikri bu seri için üzerinde durduğun temel bir konu. Bu durumun kendi kişisel hayatınla bir bağlantısı var mı?

Belki. Ev konusu, bununla ilgili bir iş üretilmese de her zaman her yerde karşımıza çıkabilecek bir tema. Türkiye’den ABD’ye yerleşmek için göç etmiş biri olarak bana yabancı olan bir yerin evim haline gelişi ve bu süreçteki zorlukları da hesaba katarak kendi deneyimime odaklandım. Evle ilgili odağım bu deneyimin nasıl görsel olarak ayrı bir dünya yarattığı, bunun çağdaşlık ve kalıtıma dair ilgimle birleşimi ve bu ikisinin birbirlerini nasıl etkilediği üzerine gelişti. Ev, bu etkileşimin en hararetli olduğu alanlardan biri.

Fotoğrafçı olarak hangi figürler sana ilham veriyor?

Sıralaması zor bir soru. Son zamanlarda fotoğrafın yüzey bazlı, iki boyutlu doğasını aşan fotoğrafçılara ilgi duyuyorum. Bu durumda ilham veren ‘sanatçı’ olarak tanımlamak daha doğru olabilir. Graciela Iturbide’yi her zaman beğenmişimdir.

Fotoğraf sanatçılığına etkisi olan unutmadığın bir yolculuk oldu mu?

Bir çok yolculuk oldu. Yol seyahatlerinin fotoğraf tarihinde önemli bir yeri oluşundan da olabilir, çıktığım tüm yolculukların benim için biçimlendirici olduğunu düşünüyorum. Fotoğrafçı olarak kariyerimin erken dönemi sayılabilecek bir zamanda gittiğim Trans-Moğolistan demiryolu ve Ruanda seyahati bunlardan birkaçı. Yakın zamanlarda çok sevdiğim bir arkadaşımın düğünü için Roma’dan Sicilya’ya araba yolculuğu yaptık. Yol boyu değişen faunaları izlerken, yolcu koltuğu penceresinden fotoğraflar çekmek alışkanlık haline geldi.

Seni heyecanlandıran yeni projeler var mı?

Maryland’de bulunan Ocean City isimli bir tatil beldesinin portresi üzerinde calisiyorum. Ocean City, yaz aylarında Maryland’in en kalabalık sehriyken, kış geldiğinde ise kimse ortada kalmiyor. Sanırım çok da popüler olmadığı bir zamanda şehrin eğlence mimarisini keşfediyorum.

Fotoğraf sanatçılığının yanı sıra aynı zamanda eğitimcisin. Bununla ilgili en keyif veren özellik nedir?

Fotoğraf ile ilgili karmaşık konularda yanlışları ortaya çıkardığımda beliren netliği seviyorum. Fotoğrafı, çoğu zaman iletişimin merkezi haline gelmesinden dolayı bir sanat biçimi olarak görüyoruz ve bu durum fotoğrafın gerçekliği temsil etme ikinci plana atıyor. Bu bağlantıyı kurmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kimi bu alanda deneyimli kimi ise daha önce hiç SLR makina kullanmamış çeşitli öğrenci gruplarıyla bir araya gelmeyi seviyorum İyi işler ve eleştirisel metinlerden bahsederken, bu çeşitli deneyim seviyelerindeki öğrencileri birbiriyle kaynaştıracak yollar bulmak da hoş bir zorluk.

Fotoğrafa bakış açını değiştiren kitaplar oldu mu?

Juliet Lapides’in "Talent" isimli romanını çok beğenmiştim. Kitap, fotoğrafçılığa bir sanat alanı olarak odaklanmaktan çok genel anlamda sanatsal yetenek ve üretim arasındaki ilişkiyi inceliyor. Aynı zamanda bir sanat eserinin izleyici, eleştirmen, sanat tarihçisi vb. tarafından kısıtlı şekillerde kabul edilen doğasını yansıtıyor. Son zamanlarda okuduğum en esprili yazılmış kitaplardan biriydi. Buna ek olarak Tanizaki’nin "Gölgeye Övgü", Martin Jay’in "Çağdaş Dönemin Bakışsal Rejimi: Görme ve Görsellik", Martha Rossler’in In, Around and Afterthoughts isimli denemelerini çok severim.