Zeynep Kaynar (d.1992, Samsun) lisans ve yüksek lisans eğitimini Sabancı Üniversitesi'nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim üzerine tamamlamıştır. Zeynep Kaynar’ın işleri problem çözme metodolojisini sanatsal üretim yolları üzerinden inceler. Yaratıcı yöntemlerle sorunları nasıl gösterebilir ve aktarabiliriz? Çözüm tasvirini sanatsal olarak nasıl yaratabiliriz? Zeynep Kaynar’ın sergileri arasında Bring Your Water, Rem Art Space, Istanbul, Türkiye (2019), Akbank 36. Çağdaş Sanat Ödülleri Sergisi, Istanbul, Türkiye (2018), Redbull Art Around, Istanbul, Türkiye Thematic Residencies: Rural Tendencies Tested, Im de Ruimte and (Re)union Lisbon, Ghent, Belçika (2018) ve Base, Özel Galata Rum Okulu İstanbul, Türkiye (2017) yer almaktadır. Zeynep Kaynar şu an Finlandiya'da yaşamakta ve çalışmaktadır.  


Bring Your Water Serisi Hakkında 

Güzellik tanımının çağdaş toplumda değişiminden hareketle makyaj endüstrisi üzerinden alternatif güzellik formları üzerine araştırma yaptım. Doğanın güzelliğinden etkilenerek güzellik fikrini temsil etmesi için çiçekleri doğal hallerinin aksine dijital olarak değiştirilmiş halleri ile kullanarak bu dijital olarak bozulmuş görüntüler ile bir uyum  aradım. Doğal anlamlarını makyaj endüstrisine geri uygulamaya çalıştım.

Beautification, January 2019, Scanography and Manual Image Processing Istanbul.

Sanat kariyerinin en başına dönecek olursak bu yolculuk nasıl başladı?

Başta bilgisayar mühendisliği okumayı denemiş olsam da her zaman görsel iletişime meraklı biri oldum. Oyun tasarımcısı olmak istiyordum fakat sonrasında kişiliğime de daha çok uyduğunu farkettiğim için görsel sanatlar okumaya karar verdim. Büyürken çoğu zamanını sanatçı stüdyosunda geçirmiş biri olduğumdan da olsa gerek benim için stüdyoda olmak konfor alanında olmak demek. Sanal ortamda iş üretmektense stüdyoda geçirdiğim üretim sürecinden her zaman daha çok keyif almışımdır.

Sanatçı açıklamanda sanat pratiğinin problem çözme metodolojisini sanatsal üretim yolları üzerinden incelediğini belirtmişsin. Kendi sanat pratiğini biraz daha detaylı açıklar mısın?

Sanatçıların, tasarımcıların tersine, kendi kendilerine problemleri tanımlayan kişiler olduklarına yönelik söylem hep aklımda kalmıştır. Bu söyleme inanıyorum ve oldukça değerli buluyorum. Görsel sanatçılar kendi pratikleriyle iletmek istedikleri mesajı bir metafor ya da metodolojiyi yardımıyla ifade etmekle sorumlu tutulurlar. Ben de kendi sanatsal pratiğimde analitik bir şekilde problem çözer gibi, sorular sormayı gerektiren bir takım konuları araştırma ve aktarma üzerine denemeler yapıyorum.

2018 senesinde Thematic Residencies: Rural Tendencies Tested, Im de Ruimte and Re(union) Lisbon in Ghent, Belgium isimli sanatçı rezidansına katıldın. Bu deneyim sanat pratiğine nasıl bir katkı sağladı?

Beklentimin çok ötesinde gelişen bir süreç oldu. Bundan önce kendi vücudumu profesyonel anlamda bir ifade aracı olarak hiç kullanmamıştım. Rezidanstaki tüm sanatçılar performans sanatçısıydı. Katıldığım farklı atölyelerle ve provalarla performans sanatı hakkında çok daha fazlasını keşfetme fırsatı buldum. Bu deneyim performans sanatını keşif sürecimde sadece bir başlangıç noktası olsa da bu anlamda beni geliştirdikleri ve yeni bir keşif alanı yarattıkları için Cuerpos Limites project (Sofie Dubs & Fabio Bergamaschi) ve diğer katılımcılara teşekkürlerimi bir kere daha iletmek istiyorum.

 

Röportajın tamamını oku

Şu an için Sleeping as a Performative Process isimli performans sanatının etkisiyle oluşturduğun proje için çalışıyorsun. Bu proje hangi taraflarıyla performans sanatı ile ilişkili? Bu proje ile nasıl fikirler keşfetmeyi amaçladın?

Sofie (Dubs) ve Fabio (Bergamaschi) ile çalıştığımız süreçte aslında kendi vücudumun benimle sürekli bir iletişim içerisinde olduğunu farkettim. Fakat bu durumu tam olarak nasıl okuyacağımı/anlayacağımı hiç öğrenmediğimi anladım. Sofie ve Fabio ile çalışmak kendi bedenimle iletişime girmenin yollarını gözlemlememde yardımcı oldu ve psikolojik olarak zorlu olan durumlarda bedenin verdiği tepkiler, örneğin gereğinden fazla uyuma isteği, bu konuyu daha detaylı araştırmaya teşvik etti.

Bunun sonucu olarak uyumayı bilinç dışı zihinsel ve bedensel hareketleri incelediğim bir süreç olarak değerlendirip, rüyalarımı ve uyurkenki fiziksel aktivitelerimi kaydetmeye başladım. Bu pratik vasıtasıyla, bilinçaltı öğeleriyle eşleştirebileceğimiz, fakat psikolojik olarak konumlandırmayı başaramadığımız bir takım soyut düşünce ve duyguları sanatsal araştırmayla anlamlandırmaya çalışıyorum. Uyku halinde zihnin ve bedenin nasıl bir devinim içinde olduğunu kayıt altına alarak, bu verilerle oluşturduğum görsel bir alfabe üretmek için çalışıyorum. Bilinçaltı, rüya ve zihin hem psikoloji hem nörobilim dallarında hali hazırda çok katmanlı konular. Bu konularda uzman olmasam da, sanatsal araştırma metotlarıyla bedenimin ve beynimin oluşturduğu verileri görsel dil yardımıyla okumaya çalışıyorum.

Sana ilham veren figürler kim?

David Hockney sonsuz ilhamım olarak kalacak olsa da son zamanlarda soyut sanat eserlerini çokça takip ediyorum. Çoğu seçili işim fotoğraf olsa da Jorinde Voight, Hayal Pozanti gibi ressamlardan etkileniyorum. Yakın zamanda her ikisi de genç ve aşırı ilham verici Lasse Juuti ve Jurgis Tarabilda ile tanıştım.

Sanat pratiğinde sorgulamaktan sıkılmadığın bir soru/tema var mı?

Denizin ya da deniz mitolojisinin bir parçası olan; Deniz, Balık, Su kılavuz kelimelerini takip etme konusunda oldukça tutarlıyım. Bu konularla alakalı olarak Ebb and Flow isimli kişisel sergimde yer alan Amorfi (Kolimban) gibi bir çok iş üzerinde çalıştım. Sergi kavramsal çerçevesinde levreklerin göç etme rotasını takip ediyor. Göçe Karedeniz’den başlayıp, Marmara ve Akdeniz Bölgeleri’nde çeşitli uğrak yerleri olan bir levreğin (Amorfi’nin) bu yolculukta gözlemlediklerine işaret eden bir takım görselleri bir araya getirdim. Bütün üretim sürecime göz attığımızda eserleri görsel bir araştırmanın birer parçası olarak üretmeye çalışıyorum. Bu sebeple çeşitli temalar ve araçlar kendilerini sık sık tekrar ediyor. Örneğin, fotoğraf, benim için nasıl gözüktüğünden memnun olana kadar müdahelelerde bulunduğum ham bir materyal. Ebb and Flowda bu tavırla yaklaştığım örnekler bir arada toplanıyor. Ben henüz bu tavırla çalıştığımın farkında değilken, Ebb and Flow’daki işlerime bakarak, Örsan (Karakuş) çalışma şeklimi benim için böyle tanımlanmıştı. Bu tavır, şuanda hala fotoğraf üretimimde sıklıkla tekrar eden bir diğer araştırma şekli.

2019 Yaz döneminde Bring Your Water, isimli sergini REM Art Space’de gerçekleştirdin. Bu seride makyaj endüstrisi aracılığıyla güzellik kavramının alternatif formlarını araştırdın. Bu araştırma süreci nasıl gelişti?

Bring Your Water,’da gösterdiğim işleri kocam Finlandiya’ya taşındığında üretmeye başlamıştım. Bir süreliğine beni ziyaret edemiyordu ve kendimi yalnız hissetmemem için bana her hafta çiçek yolluyordu. Lee Friedlander’ın Stem isimli kitabı bu çiçekler çürürken fotoğraflarını çekerek bu süreci kaydetmeye motive etmişti. Fakat, bu fotoğrafları neden çektiğimi ya da bunları kullanarak ne anlatabileceğimi henüz çözmüş değildim.

Bu sırada estetik algısını felsefik olarak araştıran Byung Chul Han’a rastladım. Günümüz estetik algısına tersten bakarak felaketin estetiğinin, güzelliğin daha derin katmanlarına götüreceği fikrini öne sürüyordu. Bu felsefedeki ikili anlayış şekli, güzelliği bir meta yerine görmektense felsefik olarak anlamaya çalışmama vesile oldu. Buna paralel olarak, makyaj yapmasam da, makyaj videolarını yakından takip ediyordum. Bu videoları izlemenin neden benim ilgimi çektiğini çözememiş olmak beni güzellik üzerine araştırma yapmaya yönlendirdi.

Makyajın anlık bir dönüşüm olmasının yanı sıra günümüzde bundan daha önemli başka anlamları olduğunu düşünüyorum. Aynı patatesin 1960’lardaki temsili olması gibi makyaj da güzelliğin metalaştırılmasının güçlü bir ekonomik bir temsili. Soyut imgeler ekseninde bir seri oluşturmak istesem de bu fikirleri bir araya getirerek oluşturduğum çiçek fotoğrafları doğanın güzelliğini ve meta estetiğin dışında bir çeşit güzelliği temsil ediyor.