Ahmet Özcan Hakkında

Ahmet Özcan, "Canavar" tanımıyla üzerine insani anlamlar yüklenmiş tanımsız varlıkları, insan doğasında var olan korkuların temellerine dair çözümlemeler üzerinden, çizgi ve boyanın sonsuz olasılığı yardımıyla şekillendirir. Ortaya çıkan ‘şeyler’in her biri yeni tanımsız durumlar yaratır. Bir kırılma noktası arayışının şimdiki sürecinde Özcan, korkuyu kendi bileşenlerine ayırıp elde ettiklerini insan bedenine yansıtarak, grotesk bir sahne yaratmayı deniyor. İnsan bedenine ait olmayan biçimlerin, vücut çizgilerinin ötesine geçmeye çabalıyor. Yeni yapılar üretmek için önce yapıyı bozmanın gerektiğine olan inancıyla, bozguna uğramış bedenlerden yeni "varlıklar" tasvir ediyor. Ahmet Özcan Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nden mezun olmuştur. Dokuz Eylül Üniversitesi Grafik Bölümü'nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktadır. 

Surreal Room: Saturday Workshops No.2 by Ahmet Özcan / 12.2020

About the workshop: (In Turkish)

Ahmet Özcan: "Mimari Çizim Stüdyosu yürütücüleri Bilge Bal ve Bahar Avanoğlu’nun davetiyle, Saturday Workshops No.2 kapsamında bir portfolyo sunumu, çizgi ve deneysel çizim atölyesi gerçekleştirdim. 19 Aralık’ta yapılan bu atölyeler serisi kapsamında çalışma alanlarım, malzemelerim ve çizgiye yönelik bakış açılarım üzerinden Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencileriyle atölye yaptım. Benim yürütücü olarak yer aldığım ancak bir yandan karşılıklı bir öğrenme sürecini de deneyimlediğim, yaklaşık 3 saat süren atölyeden oldukça keyif aldım.

Gerçeküstü Oda başlığı altında oluşturduğum içeriğin ana fikri, 2020 yılının başından bu yana tutmaya başladığım bir defter üzerine kuruluydu. Aynı isme sahip defterde “varlıklar, metinler, fikirler, kabuslar” olarak tanımlanabilecek; bilinmeyen, tanımsız, gerçeküstü varlıklara ilişkin kısa metinler, notlar yer alıyor. Kullandığım sayısız “malzemelerin” arasına sözcükler de katılmış oluyor bu sayede.

Çoğunlukla bir mekânın tanımı üzerinden varlığı canlandırmaya ya da tam tersi şekilde, bir varlık üzerinden bir mekân canlandırmaya çalışıyorum. Bunun nedeni, yaşadığımız mekânların tekinsizliğine dair hissettiğim şeyleri gerçeküstü varlıklar üzerinden çözümlemeye çalışmak. Ayrıca, resimlerimdeki gibi bir biçime sahip olmayan, böylece tanımlanmamış halde olan ve bu sayede gerçekliğe yakın olmayan varlıkları sadece sözcüklerle kurgulamanın, hayal gücünü fazlasıyla serbest kılıyor olması. Çizginin olasılıkları sonsuz ve aynı şekilde kelimelerin bir araya getiriliş biçimi de sonsuz olasılığa sahip. Tüm bu fikirlerden yola çıkarak, netürden anlamlar, algılar oluşturduğumu görebilmek adına bu atölyeyi içeriğini kurguladım.

Henüz tamamlanmamış olan yukarıdaki defter ,daha sonra devam ettirmeyi düşündüğüm, benzer içeriklere sahip defterlerin ilki aslında. Tıpkı uzun zamandır resimlerimde yer alan gerçeküstü varlıklar gibi yazdığım metinlerin de ne zaman ortaya çıkacağı ve nereden, nasıl etkilenerek yazıya döküleceği belirsiz.

Atölye sürecinde, öğrencilere bazı çalışmalarımı gösterdikten ve malzemeye, çizgiye dair düşüncelerimi aktardıktan sonra, onlara Gerçeküstü Oda defterimden seçtiğim metinleri verdim. Her bir öğrenciden, onun için seçtiğim metne ait zihninde canlanan mekânı dilediği şekilde, -kısıtlamalar ve kurallar olmadan- çizmesini istedim. Aynı anda ben de seçtiğim bir metin için çizim yaptım. Öğrencilerin yarattığı çizimler oldukça şaşırtıcı ve özgün yorumlara sahipti. Yukarıda, bunlardan birkaçını verdiğim metinlerle birlikte görebilirsiniz.

Çizgi ve yorum olasılıklarına dair ipuçları veren bu atölye sonunda, atölye çalışmasına dair öğrencilerden gelen,özellikle “Kuralların olmaması çok iyiydi” yorumu beni sevindirdi. Bu şekilde üretilen eserlerin, tasarımların çeşitliliğini göstermek, zihni özgür kıldıkça içeriğin zenginleşebileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Above: Drawings by Ahmet Özcan, Alisa Alev and Berat İriadam

Okul sonrası sanat hayatına dair deneyimlerin nasıl oldu?

Okul zamanlarında başladığım çalışmalarımın daha geniş çaplı projelere evrilmesi için araştırmalarımı genişleterek devam ettirdim. Aynı zamanda akademisyen olduğum için okuldan kopamadım. Bu durum zaman açısından kısıtlayıcı olurken, maddi anlamda ve araştırmak istediğim konulara dair kolaylıklar sağladı. Sanata dair sürekli olarak, çalışmalarımı farklı alanlarda, mekanlarda, coğrafyalarda sergilemek için yeni ilişkiler kuruyorum. Bu durumun önemli olduğunu okul sonrasında anladım, öncesinden sanat alanında -sanatçı ve işlerin nasıl yürüdüğüne dair- amatör birisi olarak başkalarının beni bulacağını-keşfedeceğini umut ediyordum. Ancak durum böyle değilmiş, ilişkiler kurmak, neler yaptığınızı yüz yüze anlatmak ve çalışmalarınızı bir disiplin içinde üreterek insanlara özgün şeyler sunmak zorundasınız. Bu şekilde daha uzun ömürlü, olumlu etkiler yaratabilirsiniz.  

Grafik tasarımın sanat pratiğini oluşturmana nasıl bir etkisi oldu?

Grafik tasarımın içeriği aslında çok zengin, sadece bilgisayar başında veya mekanik çözümler üretmiyorsunuz. Çizmek, boyamak, çeşitli baskı gibi malzemeyle haşır neşir olduğunuz yöntemlerle benzersiz tasarımlar da üretmek mümkün. Farklı alanlardan, farklı medyalar kullanan insanlarla birebir çalışma imkanım oldu. Bu tecrübeler sayesinde çalışmalarımın malzeme çeşitliliği çoğaldı ve böylece farklı içerikler, öyküler kurgulayabilir duruma geldim. Paylaşım ve fikir alış verişi, sanatın tüm alanlarında önemli bir katkı sağlıyor bence.

Sanat üretimini 3 kelime ile açıklar mısın?

Gerçeküstü, Varlıklar, Korkular.

Sanat pratiğinde sorgulamaktan sıkılmadığın soru/tema nedir?

Küçük yaşlarda izlediğim korku filmleri, ilk defa karşılaştığım korkutucu olaylar doğal olarak beni çok etkiliyordu ve bunlar uykuda birer kabusa dönüşüyordu. Ancak, yine de onları izlemekten, o filmlerdeki canavarları, şeytanları, gerçeküstü varlıklara bakmaktan ve neden bu denli büyük etkiler bıraktıklarını merak etmekten vazgeçemiyordum. Zamanla bu durumun nedenleri sorgulamaya, kabusların, korkuların nedenlerini ve çekiciliğini kendimce araştırmaya başladım. Sanatın yanı sıra mitoloji, psikoloji ve felsefe üzerinden de bulmak istediğim çözümlerin çerçevesini genişletmeye devam ediyorum. Tabii ki temel sebep “kolektif bilinçaltı” olarak tanımlanan o dipsiz kuyudaki birikim. Çalışmalarımdaki varlıkları uzun süre canavar olarak tanımladım, artık bundan vazgeçmiş durumdayım. Gerçeküstü ve korkutucu olanları tanımlamak için kullanılan bilindik isimler yerine, sadece “varlıklar” adını kullanmayı tercih ediyorum..

 

Çizim ve resim dışında sanatın diğer alanlarında iş üretiyor musun?

10 yıl önce bu tür çalışmalara başladığımda, farklı alanlardan işler üretiyordum. Bunun nedeni farklı malzemelerin doğasını tanımak içindi. Anın yarattığı heyecanın etkisiyle her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum. Ancak şimdi sadece çiziyor ve yazıyorum, bazı çizimlerime öyküler yazıyorum veya bana sundukları cevapları not alıyorum. Ayrıca, gördüğüm anlık durumları, ışık oyunlarını, bir daha orada olmayacak objeleri, mekanları fotoğraflamayı seviyorum.

Görsel sanatlar ve görsel sanatlar dışında sanatın diğer disiplinlerinden ilham veren figürler kim?

 İlham aldığım çok fazla disiplin var, özellikle sinema, çizgi roman, müzik eserleri ve korku öyküleri bana ilham veriyor ve yeni bir şeyler yaratmamı tetikliyorlar. Bunların içinde özellikle gerçekçi ve minimalist olanları, ben de benzer tarzlarda çalışmalar üretmeye çalıştığım için seviyorum. Sinema alanında Nuri Bilge Ceylan, Lars Von Trier, S. Craig Zahler, Coen Kardeşler; şiirde Charles Bukowski’yi sayabilirim. Müzikte minimalist olanların yerine üretim anına uygun şeyler seçiyorum. Çizgi romanda ise büyük yayınevlerinin kitapları yerine bağımsız, konu ve çizgi bakımından farklı denemelerin yer aldığı kitapları seviyorum. Aslında genel anlamda, yeni şeyler söyleyebilen eserler bana ilham veriyor. Van Gogh’un çalışma disiplinine ve yeni bir şeyler yaratma azmine her zaman hayran oldum. Her ne kadar tek kişi olup olmadığı bilinmese de gizemli “üstad” Mehmed Siyahkalem’in resimlerine ve canavarlarına hayranım. Japon ukiyo-e sanatçısı Tsukioka Yoshitoshi’nin de çalışmalarına hayranlık duyarım.

Yaşadığın yer sanatsal üretimini nasıl etkiliyor? Daha önce nerelerde yaşadın ve nasıl etkileri oldu?

İnsan, tüm yaşantısıyla birlikte eserine üreteceği malzemelerin başına oturuyor. Yaşadığım coğrafyadaki tüm parçalar zihin süzgecimden geçerek çalışmalarımda etkisini gösteriyor. Bu nedenle yaşadığım bir evden ya da şehirden daha çok o andaki zihin yapım daha önemli, yani üretimlerim üzerinde yaşadığım “kara parçası”nın etkisi var. Tanıklık ettiğim şeyler, yaşadığım zaman dilimi, insanların söyledikleri yapacağım yeni bir çalışmaya dair fikirler yaratabiliyor. Zaman zaman farklı gerçekliklere doğru yol almak için her şeyi görmezden gelerek de çalışmalar üretiyorum.

Hayata dair benimsediğin bir motto/ilke nedir?

Buna cevabım; üretimin disiplinli bir şekilde devam etmesi ve bunun bir görev olarak değil, bir yaşama biçimine dönüşmesini sağlamak. Yaşama biçiminden kastım, yaşamın her alanına yayılabilmesi ve “Bunu yapmadığım zaman bir eksiklik oluyor” düşüncesidir.

Çalıştığın bir sanat stüdyon var mı? Stüdyo hayatın nasıl geçiyor?

Evimde küçük bir odayı stüdyoya dönüştürdüm. Tasarım ve resim çalışmalarımı burada üretiyorum. Genellikle kağıt üzerinde çalıştığım için mekan bana yetiyor, ancak aydınlık bir mekan olmaması sorun olabiliyor. Ben çalışmak için küçük mekanları seviyorum, hayatım orada huzurlu ve mutlu geçiyor. Zaman zaman daha büyük mekanlarda daha büyük boyutlu çalışmalar yapmak istesem de şimdilik stüdyom yeterli geliyor.