Ahmet Ertuğ, Trinity College Library, Dublin

Ahmet Ertuğ studied architecture at the Architectural Association School of Architecture in London, graduated in 1974. He was awarded the Japan Foundation Fellowship to do research on the traditional architecture of Japan during 1978-79. For one year he traveled extensively in Japan and photographed the ancient temples, Zen gardens and festivals.
After Japan he returned to Istanbul and became a consultant for the Ministry of Culture and Tourism. His knowledge of the historical quarters of the city encouraged him to photograph the architecture and art of Byzantine, Ottoman, Roman heritage of this ancient city. His photographic exhibition on the monuments of Istanbul was shown in Paris, Madrid, Toronto under the auspices of UNESCO. During 1980s he established his own publishing house and published about 30 exquisite art books on Byzantine, Ottoman, Hellenistic-Roman and Asian art.

He uses a 20x25 cm / 8x10 inch large-format plate camera in his photographic projects.

Ahmet Ertug has held important solo exhibitions of his photographic work on Byzantine architecture in Paris at Couvent des Cordelier and also Ottoman and Byzantine architecture at La Conciergerie.

His photographs of Hellenic and Roman sculptures were exhibited at the Tuilleries Gardens adjacent to the Louvre Museum. His photographs of Buddhist sculptures from the Musee Guimet collections became an exquisite book and were also exhibited at that museum. This book was selected among the best publications of 2004 by Le Monde, which also called it the most beautiful book of the year.

During October 2008, an exhibition of his 35 large format photographs about Ephesos antique city has been launched, in the Ephesos Museum, which is a part of the Kunst Historiche Museum in Vienna. This exhibition became a permanent collection of the Museum.
A major exhibition of his large format photography on historical libraries of Europe was exhibited at the Bibliotheque Nationale de France, during May-June 2009. A limited edition book 'Temples of Knowledge:Libraries of the Western World' was also published during this exhibition.

He has also photographed many of the important opera houses in Europe and published an exquisite book.

He photographs palazzos, theaters, and libraries in Italy. His large format photographic works are in private collections in USA, and in Europe.

Ahmet Ertuğ, Boston Public Library Bates Hall, Boston

1970’lerin başında Londra’da Architectural Association School of Architecture’da mimarlık eğitimi aldınız. Mimarlık eğitimi sanat pratiğinizi nasıl şekillendirdi? Çalışma pratiğinizin ve bakış açınızın yıllar içerisinde ne gibi önemli değişimler geçirdiğini düşünüyorsunuz?

Ahmet Ertuğ: 1968-1974 yılları arasında mimari eğitimimi Londra’da Architectural Association’da tamamladım. 68’li yılların rüzgarı Londra’da da esiyordu, o enerji sayesinde yepyeni bir dünyayı keşfettim. Londra’da sabahları okula giderken British Museum’un ön kapısından girip arka kapısından çıkarak okula gidişi kendime göre sinematografik bir hale dönüştürmüştüm. Efsane müze içinde rotamı zaman zaman değiştirerek üst katlara ve yan koridorlara da dalıyordum. British Museum’un gizemli koridorları, salonları ve görkemli eserleri benim bugün kamera arkasında kurduğum dramatik bakışın temelini oluşturur.

AA o yıllarda dünyadaki en özgür okuldu. Sınıf ayrımı yoktu ve isteyen herkes dilediği dersi ya da konferansı izleyebiliyordu. Bu özgürlük ve olağanüstü yenilikçi bakış, mimarlığın farklı boyutları olduğunu bizlere öğretti. Yapacağımız her projenin insanlık için özel bir katkısı olması gerektiği her zaman vurgulandı. Bunun için de illaki bina yapmamızın şart olmadığı anlatıldı.

AA’dan mezun olduktan sonra İran’da iki yıl Shushtar yeni kentinin tasarımı için çalıştım İran’ın yöresel mimarisi, mimarlığı yeni baştan tanımamı sağladı. 1978-79 yıllarında “Japan Foundation Fellow” olarak Japonya’da 12 ay geçirdim ve Japon mimarisi, Japon bahçeleri, düşünce ve estetik değerlerimi bambaşka bir katmana yükseltti.

Bunların üstüne İstanbul’a dönünce bir de efsane Mimar Sedad Hakkı Eldem‘i tanımak, yakın arkadaşı olmak ve onunla mimari projeler yapma şansım oldu.

AA, İran, Japonya ve Sedad Hakkı Eldem karışımı benim genetik yapımda özel bir yer etti.

Yaklaşık 30 sene önce Beyoğlu’nda tarihi bir taş binayı satın aldıktan sonra burayı mimarlık ofisi olarak kullanmaya başladım. Ancak mimarlık mesleğimi yaptığım iki önemli projede de telif hakları tecavüzleri nedeniyle yapamadım ve fotoğraf sanatçısı olarak mimariye odaklanmaya, mimari mirasla ilgili sanat kitapları yapmaya karar verdim. Bugüne kadar gerçekleştirdiğim 30’dan fazla kitabın, bu eski eser binanın verdiği yaratıcı enerjiyle oluştuğunu söyleyebilirim. Büyük boyutlarda basılmış fotoğraflarımı ve kitaplarımı sergilediğim iki ayrı galeri de binada yer alıyor.

            Ahmet Ertuğ, Girolamini Library, Napoli

Profesyonel olarak fotoğrafçılığa ilginiz nasıl başladınız? İlk dönemlerinizde fotoğrafladığınız konular, fotoğraf ile ilginizi çeken temel unsurlar nelerdi?

Londra’da AA’da 1972‘lerde ilk fotoğraf workshoplarına katılmıştım. Orada ilk defa Linhof kamera ile tanıştım ve kameranın arkasından baktığım an müthiş bir haz yaşadım. Oysa karşı binanın tuğla duvarına bakıyordum ama o duvar bile anıtsal bir ifade almıştı!

1970-74 yılları arasında Londra’da coşkulu, Jamaika Sokak Festivalleri’ni çektim. Daha sonra Londra’dan İtalya turlarına katılarak Bologna, Venedik, Floransa ve Siena’da tarihi çevre ile ilgili çekimler yaptım. İtalya’nın olağanüstü, iyi korunmuş mimarisi ve kentleri benim fotoğraf ile yakınlaşmamı sağladı. Mimar bir arkadaşımın hiç düşünmeden bana kefil olması sayesinde 1970-72 yılında, 24 ay taksitle aldığım, o zamanların efsane kamerası Nikon F fotoğraf makinesi sahibi olmuştum. Bu makina hala duruyor.

Opera salonları, tarihi kütüphaneler, sanat akademileri, Hermitage Müzesi, Ayasofya gibi etkileyici mimari yapıları fotoğraflarken sanat fotoğrafçılığının yanı sıra mimari mirasın korunması ve belgelenmesi yolunda değerli arşivler de oluşturdunuz. İzleyicinin fotoğraflarınıza baktığınızda başlıca olarak neler deneyimlemesini arzuluyorsunuz?

İzleyiciyi tiyatro ve kütüphane fotoğraflarımın içine çekmek amacıyla fotoğraf çekiyorum. Çektiğim mekanların hepsinde “vanishing point”, kaçış noktası yaratacak şekilde kendimi konumlandırıyorum ve izleyicinin bu sihirli mekanın içine dalmasını amaçlıyorum. Ama içeri dalmadan dışarı çıkışı da işaretlemelerini söylüyorum. Bir yapıya girer girmez o yapıyı yapan, tasarlayan mimarın yerine kendimi koyuyorum ve bu anıtsal yapıya nereden bakmak isterdi diye çekime başlıyorum. 20 x 25 cm formatında film kullandığım körüklü kamera ve tripod ile direkt o noktadan çekime başlıyorum. Baktığım noktada o binanın kalp atışını hissedercesine, mekan ile yoğun bir ilişkiye giriyorum.

Çekimler de verdiğim poz süreleri 45 saniyeden 10 dakikaya kadar uzayabiliyor. Çekim sırasında filmin üzerine ışığın akışını hissetmeniz gerekiyor.

Çekimlerden önce epey bir araştırma ve izin dönemi geçiriyoruz. Google Earth gibi programlara da bakarak yapının o tarih ve saatteki güneş ışığı ile ilişkisini inceliyor ve çekim programında buna dikkat ediyorum.

16-19. yüzyıllar arasında inşa edilmiş Avrupa kütüphanelerini fotoğrafladığınız Kütüphaneler Serisi nasıl oluştu? Buna projeye benzer belirli bir mekan konusu üzerine odaklanacağınız gelecek projeler/yolculuklar var mı?

 

Fotoğraf çekimlerim, ilk dönemlerimde İran, Japonya ve Türkiye ağırlıklı başladı. Buralarda çektiğim fotoğraflar ile kültür mirasımız ve arkeolojik miras hakkında sanat kitapları gerçekleştirdim. Belli bir noktada yeni konular bulmakta tıkanmaya başladığımı hissettim. Çağdaş Fotoğraf Sanatı’nın da o yıllarda moda olması nedeniyle çekimlerimi Avrupa’da devam ettirmeye karar verdim.

Sanat kitapları yayıncısı ve antik kitap koleksiyoneri olmam nedeniyle kütüphaneler tabii ki ilgimi çekiyordu ve Avrupa’daki tarihi kütüphaneleri de kapsayan projeme başladım.

Bu proje ile fotoğraf sanatçısı olarak da dünyada tanınmaya başladım. Paris’te Ulusal Kütüphane’de fotoğraflarımın sergisi ve kitabın dünya lansmanı oldu.

İşlerim New York, Londra ve Paris’te koleksiyonlara girmeye başladı.

Daha sonra Avrupa Opera Evleri ile bir proje yaptım ve sekiz ay süresince opera evlerinin içlerini ve sahne arkalarını çektim, “Palaces of Music” kitabını da yayınladım.

Bu serilerden sonra Avrupa’da kubbeli anıtsal mekanlar ile ilgili çekimler gerçekleştirdim ve bunu da bir kitap haline getirdim. Birçok anıtsal mimarlık eserinde bazen içeride kimse yokken fotoğraf çekme imkanı verildi, bazen de Vatikan’da Papa’nın önemli ayinlerde oturduğu koltuğun yanı başından (Papa’nın gözünden) Aziz Petrus Bazilikası’nın insanlarla dolu içini çekme imkanı buldum.

En ilginç çekimlerden birisi sabah karanlığında Venedik’te San Marco Kathedrali’nde yaptığım çekim idi. İçeri karanlıkta görevli ile birlikte girdik, ışıklar tek tek açıldı ve ortaya karanlıktan bir altın madeni çıktı.

Altın mozaikler, tek tek yanan lambalardan yansıyan ışıklar ile karanlığın içinden muhteşem bir uyanış sergilediler! Altın kathedralin içinde tek başıma kalmak ve çekimleri yapmak çok heyecanlıydı.

Üst galeriden iç mekanları çekerken tam arkamda duran dört bronz at heykelini fark ettim; Latin İşgali sırasında Ayasofya’dan alınarak San Marco Kathedrali’ne götürülmüş atlara da fısıldama imkanı buldum.

Koleksiyonunu yaptığınız objeler/imajlar var mı?

Ahşap antik kamera koleksiyonum ve İstanbul topografyası ile ilgili kitaplarım var. Bu antik kameraları onları kullanmış olan fotoğrafçılarına saygı olarak aldım ve bu kameraları stüdyomda baş köşelere yerleştirdim.

 

Sanat kariyerinizde bir dönüm noktası olarak gördüğünüz bir sergi, rezidans ya da geziler neler?

Paris’te yapmış olduğum sergiler fotoğraf sanatçısı olarak kimliğimin oluşmasına katkıda bulunmuş sergilerdir. Ecole des Beaux-Arts, Güzel Sanatlar Okulu’nda antik bir şapelde yaptığım İstanbul Fotoğraf Sergisi, eskiden bir manastır olan Couvent des Courdeliers de Paris’de Bizans Mimari mirası hakkında fotoğraf sergisi, Conciergerie Mahzenleri’nde yaptığım Osmanlı ve Bizans Mimari Fotoğraf Sergisi, Ulusal Kütüphane’deki Tarihi Kütüphaneler Fotoğraf Sergisi...

Sanat ve fotoğrafçılığa karşı size yeni bakış açıları kazandıranlar neler oldu?

Bulunduğum ve gördüğüm olağanüstü mimari mekanlar, Japonya’daki Zen mabetleri, Zen bahçeleri, kütüphaneler, operalar, baleler ve tanıdığım bilge insanlar benim yolumu çizdi.

 

Yaşadığınız şehrin ve çalıştığınız atölyenizin sanat pratiğinize nasıl etkileri oldu?

İstanbul’un kültürel katmanlarını görebildiğiniz ve hissettiğiniz an, bunu sanatınız ile buluşturabilirseniz çok özel işler yaratabilirsiniz. Çalıştığım mekanlar da çok özel olması nedeniyle yarattığım işler de hipnotik bir güç bulunuyor.

Bağımsız çalışan bir sanatçı olarak sanat dünyasında gözlemlediğiniz başlıca eksik(ler)in neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Sanatçıların ve onları destekleyenlerin birbirleri ile bütünleşmeleri gerekiyor. Sanatçılar gelir vergisinden muaf tutulmalı ve onlara devlet tarafından atölye kira fonu sağlanmalı. Almanya’nın Covid krizi sırasında ekonomik durumu bozulan sanatçılara verdiği maddi destek ile gücünü gösterdi. (1 milyar Euro’dan fazla bir fon ayrıldı. BBC haberler-10 Temmuz, 2020)

Son olarak bize çalışmalarınızda ışık ve mekan ile kurduğunuz bağdan bahsedebilir misiniz? Yüksek tavanlı, çok büyük mekanları çekerken doğru ışığı bulma süreci nasıl gelişiyor? Işığın mekana olan etkisini en belirgin şekilde gözlemlediğiniz tarihi yapılar hangileri oldu?

Ayasofya, herhalde fotoğraf kariyerimde bana ışığı öğreten yer oldu. Kitabını yapmak için 6 aydan fazla haftada 4 gün çekim yaptım. İlk başlarda içeride kolonların arkasına, ayaklar üstünde 10’a yakın flaş gizlediğim ve arka arkaya 6 veya 8 kere flaş patlattığım anlar bile oldu. Ancak bunların Ayasofya’nın görkemi içinde ne kadar çaresiz kaldığını ve anlamsız gölgeler attığını farkettim. Daha sonraları tüm flaşları terk ettim, 10-15 dakikaya varan uzun pozlar vermeye başladım ve fotoğraflar mekan ile tanışmaya başladı. O günden beri iç mekanlarda doğal ışık yada tiyatro gibi mekanlarda mevcut ışıkları kullanıyorum.

Fotoğraf çekimi sırasında kendimi ekibimi, Japonya’da Bunraku Tiyatrosundaki kukla oynatıcıları gibi görüyorum. Komple siyahlar giyinmiş üç kişinin yönettiği kuklanın sağ eli ve yüzü, master kuklacı tarafından yönetilirken, kuklanın sol eli ve ayaklarını da yine siyahlar içinde yüzleri örtülü iki yardımcısı yönetmektedir. Kuklayı yönetenler bu işi uluorta yapmalarına rağmen siyah giysiler onları izleyici gözünde görünmez yapmakta, kukla ve hikaye ön plana çıkmakta. Kamera arkasında ekibim ile yaptığım iş ile “Bunraku” kukla oynatıcılarının disiplini aynı.

Ahmet Ertuğ - Exhibitions

Iranian Traditional Architecture German Cultural Institute, Ankara, 1976

Turkish Architecture exhibition UNESCO, Paris, 1976 Later exhibited in Lisbon, Madrid, Barcelona,Montreal, Toronto under theauspices of UNESCO.

Safranbolu, Wooden houses, Foreign Corresponds Club, Tokyo, 1978

“Istanbul Gateway to Splendour” Zamana Gallery, Agha Khan Culture Center, London, 1986

“Lumiers sur la Ville” Turkish Ottoman monumental architecture, Chapel ofEcoles nationale superieure des  Beaux arts, 1987

“Images de Byzance” Byzantine architecture in Istanbul and Cappadocia, Couventde Cordeliers, Paris, 2001

“Sculpture pour la Eternite” Archaeological treasures of the Istanbul ArchaeologicalMuseum, Jardin des Tuilleries by the Louvre Museum, Paris, 2002 (photographs and marble replicas of ancient sculptures were exhibited together)

“Sculptured for Eternity “ Topkapi Palace Museum, İstanbul, 2003 

“Chora: The Scroll of Heaven” The Japan Foundation, Tokyo, 2003 

Ottoman Architectural heritage in Istanbul and Edirne, Topkapi Palace Museum, İstanbul, 2004

“Spiritual Journey” Musee Guimet, Paris, 2004

Exhibition of Asian Art, Byzantine and Ottoman Architecture, Art Curial Gallery, Paris, 2004

“Spiritual Journey:Sacred Art from Musee Guimet”, Ben Johnsson’s Oriental Art Gallery.Exhibition and Book launching under the auspices of Cartier, London, 2005

“Voyages Mystique: Secrets de Byzance et reveals ottoman” La Conciergerie, Paris, 2005 (historic monument, a museum)

The Architectural Genius of Sinan, Bernard Shapero Rare books, London, 2005

“Vaults of Heaven“ sanctuaries of Byzantium. Byzantine Architecture, World Monuments Fund Gallery, New York, 2006

“Seraglio and Beyond” Elipsis Gallery, Istanbul, 2007

This exhibition has also shown in: Penn Museum 2011

Kelsey Museum of Archaeology 2010 Fairfield University’ Bellarmine Museum of Art, 2016...(Now in their permanent collection)

Spiritual Journey: Sacred Art from Musee Guimet, Patrick Derom Gallery,Brussels (During Oriental Art Fair III),2007

Monuments of Ephesos antique city , Ephesos Museum, Kunst Historiche Museum, Wien, 2008 (35 large format photographsnow in the permanent collection of the museum)

“Celsius Library”, Ephesos, exhibition in Frankfurt Book Fair,Frankfurt, 2008 

Monumenta, Polka Galerie,Paris 2011 

Contrasting Aesthetics, Riff Art Projects, İstanbul,

Hagia Sophia, Hagia Sophia Museum, Istanbul upper gallery (exhibited nearly 5 years)

“Temples of Knowledge: Libraries of the Western World“ BnF BibliothequeNationale de France,Paris, 2009.(32 large scale photographs)

“Vanishing Point” Exhibition, Dubrovnik Modern Art Museum, Dubrovnik, 2017

“The Last Supper” by Leonardo da Vinci Union League Club, New York, 2019 also exhibited in the New Canaan Library, March 2020 “Leonardo at the library” 

Solo Shows:

Galeria Senda, İstanbul Contemporary, 2016

Elipsis Projects Photo Fairs, Shanghai, 2016

Elipsis Photo Fairs San Fransisco Art Fair, 2016

Elipsis Projects San Fransisco solo show, 2017

Elipsis Projects AIPAD New York, 2017 

Group Exhibitions:

Art in Embassies Bibliotheque Nationale photograph was shown in American Embassy in Paris (US Department of State)

DOME, Hagia Sophia ”Past and Future", Istanbul Modern